Bir filmin sahnesi, şafak vakti tütün toplayan kadın ve erkeklerin korusunun şarkı sözleridir; “ Amman Amman, Amman; off” Bitmeyen insan telaşı ve yetmeyen harcamaların karşılığı olan çalışmanın yorgun ve kararlı seslenişi…
Yüksel Aksu’nun üçleme amaçlı yola çıktığı filmlerden ikincisinin ismi; İftarlık Gazozdur. Dondurmam Gaymaktır’dan sonra bir Ege yöresi ve bizim insanımızın hallerini, ülkemizin başka ülke ve ideolojiler tarafından hırpalanışı; mizahın karası ve beyazıyla birlikte sahnelenmesi… Tıpkı, filmde öne çıkan; ak gazoz ile kara gazozun hikâyesi gibi; lezzetler, acılar farklı farklı…
Filmin en can alıcı yanıdır tütün toplama sahnesi. Şafağın en taze; geceden ayrılmaz hali, fener ışıkları ve insan sesleri; ellerin ortak hünerleri, tütünler toplanır hep birlikte. Bilmeyenler bilmez insanın birlikte yol alışının büyüsünü. Böyle aşıldı nice kıtlık, bitkinlik ve bitip tükenmeyen göçlerin korkunç izleri…
Yüksel Aksu’nun başarısı sıradanlığı ve tüccar bakışı zorlar. İyi bir şey almak, üretmek amacıyla çıkılmış yola. Tıpkı Ege çiftçisinin şafak vakti, iyi duygular, umutlar içinde tütün toplamaları gibi…
Sabah ezanı, bir molanın da başlangıcını duyurur. Susar eller, türküler. Oysa bülbüller hiç susmaz, onların inancı, umutları apayrıdır; seslenmekle ulaşırlar inançların menziline. Benzerler Gelibolu, Tekirdağ bülbüllerinin şarkı törenlerinin seslenişlerine; aynıdır haykırışın anlattığı şey. Farklı olan yankısı ve insan üzerinde ki mekânsal algının manevi, psikolojik tarafı…
Gün ışır; şafak geriye çekilir. Tarladan toplanan tütünler, sundurma serinliğinde, tünün ayıklama işi maniler ile birlikte yapılır. Konu komşu, hep birliktedir. İnsanın insan olmadan önceki hali gibi; dayanışma, güven ve el birliğinin kolaylığıdır.
Maniler, aralanan dudak aralarından; genç kadın ve erkeklerin soluklarıyla birlikte; şiirsel haykırışıdır Ege insanının.
Her başlangıcın bir sonu vardır. Her sonun bir başlangıcı olacağı; sıfır hacimden doğan evren gibi; Hasan öldürülmek istenir. Hüzün çığlıkları sarar tütün tarlasını. Kemanların, viyola ve çelloların eşlinde…
Kör ideolojilerin almış olduğu canlar tekrar canlanır seyircinin gözünde. Çoğumuz yabancıdır, bu farkın öfkesine. Ölüm marşı; upuzun ve derindir; vadiler arasında gezinen çalı bülbülleri telaşında; işini bitirip gitmek; sefere çıkmak ister.
Sinema, her dönemin; dönemlerin tanıklığını yapacak çok etkili bir sanat dalıdır. Burada da görevini yapar Yüksel Aksu’nun ekibi; fazlasıyla. Sesi, görüntüyü ve hikâyeleri iç içe taşır; hatta gönüllü bir sokulma yaşanır; sanata ait olan insan bedenlerinin ruhları…
Bir türkü; en çok şafağın en taze zamanlarına; tütün tarlalarına yakışır cinsten; “ Amman, Amman; Off” Kadın ve erkek sesleri; pek de hoş, bir mitin canlanması gibi; yayılır binlerce yıllık medeniyetlerinin izleri üzerindeki gökyüzüne.
Son söz; kemanın, kemanlarındır. Hüzün, sefere çıkmak ister ve bu ana, kumru sesleri en iyi yaşam tınısı bırakır; masumiyeti, yaşamın varlığının her şeye rağmen devam etmek istediğini söyler kumrular…