Şimdi bu satırları görerek ve müziği duyarak yazıyorum. Biraz evvel bir bardak suyu oturduğum yerden kalkıp alarak içtim.
Şimdi bu satırları elinizde telefondan yahut evinizde bilgisayardan veya gazetenizden okuyorsunuz. Gözleriniz saniyede kaç bin hız ile çalışıyor fark etmiyorsunuz. Birazdan yazı bitince de ayaklanıp gezmeye çıkacaksınız.
Yarım saat evvel sosyal medyada 3 Aralıkla ilgili bir paylaşım yaptım, aynısını belki siz de yaptınız.
Duyuyor, görüyor, konuşuyor, yürüyor… Birçok hareketi faal bir şekilde gerçekleştiriyorsunuzgerçekleştiriyoruz.
Mesela en güzel gerçekleştirdiğimiz hareketlerden biri sarı çizgilere araba park etmek değil mi? Nasıl da havalı havalı korna çalıyoruz kırmızıdan yeşile geçince ışıklar… Ah bir de başımızı camdan çıkarıp yürüsene be adam… ‘biiiipppp’!
Sokakta yürürken çarptığımız bir adama ‘’ Kör müsün?’’ derken de hayli haklıyız değil mi?
İşitme Engelli bir birey ile dolmuşta karşılaşınca, kendini ifade edişine de yüksek sesle ve hareketlerini anlamayarak dönmeye, iletişim kurmaya çalışıyoruz.
Aslında çok şey yapmaya çalışıyoruz da hiçbir şey yapamıyoruz!
Çünkü AN-LA-MI-YO-RUZ!
AN geliyor acıyoruz,
LA’f geliyor kızıyoruz,
MI’rıldanıp keşke diyor,
YO’rulunca bunlar da hep böylelere sığınıyo’RUZ.
Nankörüz. Bazen çoğu defa fark etmeden nankörüz. Ben bunları yapmıyorum ki diyenleri duyuyorum. Yapıyorsun güzel kardeşim, yapıyorsun kendine itiraf edemeyen ağabeyim, yapıyorsun ablacım!
Mesela ben seni gördüm. Evet evet… Hiç şaşırma gördüm ben seni!
Gözlerini olur olmaz sahneleri izlerken, göz nezlesi olunca isyan ederken de gördüm,
Kulaklarını küçük büyük diye beğenmezken de gördüm,
Yürüyebildiğin halde ayakkabın yok diye üzülürken de gördüm,
Boyun uzun hiçbir yere sığamıyorsun diye dert yanarken de gördüm… Daha sayayım mı?!
Daha çok, ‘ şükürsüzken’ hal diliyle yaşamadığımız o anlara isyanları gördüm…
Denedin mi hiç;
Gözlerin kapalı bir yerden bir yere gitmeyi? O korku hissini ve iki metrelik yolu on metre yürümüşçesine yorulma hissini…
Yahut bir eğlence ortamında kulaklarını tıkayarak herkesin umarsız hareket edişini, yüzlerindeki o gülüşleri yabancı bir şekilde izleyişi…
Ya da hiç denedin mi; yıllardır görmediğin bir dostunla karşılaştığında sandalyede oturup ona sarılmak için içinin koşmasını ama senin oturmuş olmanı…
Mesela bir defa şunu da deneyebilirsin; ellerini arkandan bağlayarak masanın üzerindeki suyu içmeyi…
Ya da yüksek bir yer olmamasına karşılık zıpladığın halde o an alman gereken ilacı alamamış olmanı,
Tekerlekli sandalyede iken geçmen gereken tek bir yol var ve o yolun önünde bir başkası tarafından park edilmiş bir araç var, o anki çaresizliğini…
Bunları denemediysen dahi lütfen bir defa dene, denemeyeceksen de lütfen bir an hayal et…
Sevgili okur,
Bu yazıyı okuma dediğim halde okudun ve buraya dek geldin öyleyse biraz daha konuşalım mı ne dersin?
Ben, 3 Aralıkta değil bulduğunuz her aralıkta her boşlukta ve her dolulukta sizi siz yapan değerler ile onlardaki değerleri birleştirelim istiyorum,
Biz Siz Onlar ayrımından ziyade Bütünlüğü istiyorum,
Çocuğu engelli olduğu için dışarı çıkarmaya utanan ailelere sebebiyet vermeyelim istiyorum,
Acelemiz olsa dahi o sarı çizgiye araba park etmeyelim istiyorum,
Ben kalbimizde engel ‘Sevgi’ ise ‘sevelim,sevilelim’ istiyorum,
Anlayan, Anlatan olalım istiyorum,
Çok mu şey istiyorum!?
Sevgili Okur, İyi ki bu yazıyı okudun, seni çok seviyorum…
3 ARALIK 2017