Arefe günü sabah namazını kıldırıp çorbamızı içtikten sonra, doğduğum ve çocukluğumun geçtiği İbriktepe’de çay molası verip, Hamzabeyli sınır kapısından Bulgaristan'a giriş yaptım. Bulgar polisinin yönlendirmesiyle hijyen havuzundan geçtim. Hani artık kullanılmayan o havuzdan.. Genç görevli komşi 3 euro 6 leva dedi.. Bulgarlar hiç değişmeyecek deyip parayı verdim…..
Aheste aheste Şumnu balkan yollarında ilerlerken, gözlerim hep bir minare aradı durdu. Sungurlare isimli beldeye gelip üzüm bağlarını görünce; vay be Çorumlular buraya kadar gelmiş. dedim. Çorum Sungurlu ile bağlantıyı kuruverdim….Bir bağa uğrayıp ısrarla benimle bulgarca konuşmaya çalışan adama; Hadi oradan Sen Türk e benziyorsun Türkçe konuş deyiverdim. Cevap mı.? e bee nerden anladın TÜRK olduğumu…..
Ve Şumnudayım…. Balkanlar'ın en büyük camii Tombul Cami asıl adıyla Şerif Halil Paşa camiinin önündeyim. İşte tarih….. İşte ecdat kokusu….Çok etkileyici…..Burgaz Ataşemiz Uğur Bey ile buluşuyoruz. Namaz, yemek ve kurban kesimi plan programı ve istişarelerle, Kurbana, Bayrama hazırız.
Sabah 06:00 ..Bayram sabahı dedelerimin göç ettiği topraklarda farklı bir heyecan…Biz de Bulgaristan göçmeniyiz…Sabah ve bayram namazına gelenlerin kılık kıyafetindeki özene bakıyorum da sanki İpsala….Caminin içerisi dışarısı tıka basa insan dolu. Bayram heyecanına aynı duygularla iştirak ediyorum..
Bayram heyecanının içinde namaz kılmayı bilmeyen insanlarımızın çokluğu dikkatimden kaçmıyor.. 26 yıl önce sona eren, ibadetlerin hatta Türkçe'nin bile yasaklandığı Komünizmin etkisi hala devam ediyor. Türk usulü bayramlaşıyoruz kardeşlerimizle ve soydaşlarımızla….
Artık mezbahadayız…. Diyanet Vakfı'na Türk halkının emanet ettiği kurbanları sorumluluk ve hassasiyetle kestiriyoruz. Eşit olarak parçalanıp, poşetleniyorlar ve soğutucuya giriyorlar ..Bulgar mezbahasının önüne astığımız TÜRK Bayrağı, Diyanet İşleri Başkanlığı flaması ve bu kurbanlar size Türk Halkının hediyesidir yazan afiş te çok yakıştı doğrusu.. Bölge müftülüklerinin hazırladığı ve din görevlilerinden oluşan dağıtım ekibi, elinde listelerle göreve çıkarken bende Silistre bölgesine, Romanya sınırına doğru yoldayım..
Gece kaldığım TÜRK köyünde sabah ezanı okuyorum… Caminin imamı okul arkadaşım çıktı. Dünya küçük demek ki….. Caminin odasında soydaşlarımızla Türk kahvemizi yudumlarken tatlı hoş bir muhabbet var….. Bayramın ikinci günü Silistre bölgesinin kurbanlarını kestirip ,dağıtıma eşlik edip Diyanet Vakfı'na mesaj geçiyorum…. Silistre bölgesi de bitti elhamdülillah. Şumnuya dönüş vakti. Şumnuda gezen, beyaz gömlekli siyah pantolonlu 2009 eurovizyon birincisi gibi, sempatik görünmeye çalışan Hristiyan misyoneri gençleri görünce Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yurtdışı hizmetlerinin önemini hatırlamak ve hatırlatmak isterim..
Bulgaristan'da din görevlilerimiz var oradaki imamları yetiştiriyoruz. Türkiye'de ilahiyat okuyan soydaş öğrenciler orada Diyanet Vakfı'nın Okulunda öğretmenlik yapıyorlar
..Tepeden tırnağa dini ve milli hizmet ve eğitim veriyoruz .Peki neden….? Hani hepimizin bildiği bir söz var. TÜRK’ün TÜRK ten başka dostu yok diye. Dünyadaki tüm TÜRKlerle sağlam bağımız olacak ki dostumuz ve dostluğumuz çok olsun. Dünyadaki mazlum Müslümanlara sahip çıkacağız ki, bin yıldır İslam’a hizmet eden bu asil millet, bugün şikâyet ettiğimiz o Müslüman ülkelerden farklı olsun, dünya Müslümanlarının örneği ve umudu olsun…
Uyanışlarına vesile olsun. Türkiye’mizde birlik ve beraberlik içinde çok sıkı ve güçlü olacağız ki, İpsala'da yaşadığımız huzur Cizre'de de olsun. İpsalalı hemşehrimiz Beytüşşebapta da huzurlu olsun. Bu aziz toprakların üstü Allah ,vatan, bayrak, ezan, kardeşlik diyenlerin olsun.. Toprağın altı ise bu millete ihanet eden hainlerlerin olsun. Tıpkı 1071 den beri olduğu gibi. Farklı bir güzergah kullanarak Yunanistan geçip sınır boyundaki yollardan İpsala’mıza ulaşıyorum. Bayramın son gününde evimdeyim.. Burgaz Ataşemiz Uğur Bey’e, Şumnu Müftümüze ve Ağa Mustafaya hürmet ve teşekkürlerimle ………… selam ve dua ile…