Rifat Börekçi Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk Diyanet İşleri Başkanıdır. 29 Kasım 1860'ta Ankara da doğmuştur. 1908'de Ankara Müftüsü olmuştur. Milli mücadelenin ilk günlerinde Ankara'da müdafaa-i hukuk cemiyetini kurmuş ilk başkanı olmuştur. Milli mücadelenin o yokluk zamanlarında Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın en yakın arkadaşlarından birisiydi ve birlikte çalışmıştır.
İstanbul'da Şeyhülislam Dürrizade, Anadolu’daki Milli mücadeleyi ve Ankara hükümetini tanımayın, onlar asidir, Müslüman isyan etmez tarzında bir fetva yayınlamıştı. Fetva Anadolu da çok etkili oldu. Çünkü halk padişaha ve halifeye hala büyük bir muhabbetle bağlıydı. İşte tam bu zor zamanda, Ankara Müftüsü ve civardaki Müftüler ve din adamları 20 kişilik bir heyet kurdu. Akıl dolu 5 maddelik soru cevaplı karşı fetva yayınladılar. ( ayrıntılar için Google amcaya karşı fetva demeniz yeterli ) Anadolu'daki hareketin meşru olduğunu, padişah ve halifenin hala esir bulunduğunu, düşman elinde esir olan halifeye zor ve baskı kullanılarak fetva yayınlatıldığını, haliyle bu fetva hükümlerinin geçersiz olduğunu gayet güzelce dile getirdiler. 19 - 22 Nisan 1920 tarihleri arasında Öğüt, İrade-i Milliye ve Açıksöz gibi Milli Mücadele yanlısı gazetelerde bu fetvayı yayınladılar. Anadolu da ki bütün müftülüklere gönderip camilerde okunmasını istediler. Anadolu'nun değişik yerlerinde 153 müftü ve büyük din adamı tarafından bu fetva tasdiklendi. Böylelikle Anadolu halkı milli mücadeleyi destekleme konusunda artık kat'î ve kesin olarak din adamlarının sayesinde, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ve Ankara Milli meclisinin yanındaydı. İstanbul hükümeti Rıfat Börekçi’yi asi ilan edip Ankara Müftülüğü görevinden azletti. İdama mahkûm etti. Ancak Ankara Hükümeti Rıfat efendiyi tekrar müftülük görevine iade etti. 6 ay Muğla Milletvekili olarak mecliste görev yaptı. Fakat o müftülük görevine devam etmek istedi. 4 Nisan 1924'te İlk Diyanet İşleri Başkanı olarak tayin edildi. 5 Mart 1941'de vefat edene kadar bu görevi sürdürdü. Çünkü Cumhuriyet tarihinde ilk ve son kez bir devlet görevlisi, makamına, ölene kadar Başkan hükmüyle atanmıştı. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün teklifi , meclisin onayı ile…..
Sosyal medya da ve ulusal basında Diyanet İşleri Başkanlığına iftira kampanyalarına çokça denk geliyoruz. Özellikle Diyanet kapatılsın gibi hoş olmayan söylemlere, Müftüleri, imamları önemsiz göstermeye çalışan köşe yazarlarına,siyasetçilere dünyadan haberleri yok gözüyle bakiyorum. Eğer tarihten haberiniz yoksa böyle düşünmeye devam edebilirsiniz. Lakin Atatürk'ü Samsun'a çıktığı zaman karşılayan en üst düzey kişinin belediye meclis üyesi ve aynı zamanda bir din adamı olan Hacı Mustafa olduğunu, Amasya'da Müftü Hacı Tevfik Efendi’nin Gazi’yi ve heyetini büyük bir muhabbetle karşılayıp bozulan morallerini düzelttiğini ve bunun Amasya tamimine bile yazıldığını, İzmir işgal edilince ilk mücadelenin Denizli'de Müftü Ahmet Hulusi Efendi'nin gayretleriyle başladığını, Hoca Şevki Efendi'nin, Abdurrauf Efendi hocanın kahramanlıklarını, Urfa'nın Şanlı, Antep'in Gazi, Maraş'ın Kahraman olmasında Din adamların rolünü, Isparta'da Demir alay adında muhteşem bir gönüllüler ordusu kuran Hafız İbrahim Efendi’yi, Çelik alayı kuran Afyon’da Hoca Şükrü Efendi’yi, Ankara’ya gittiklerinde Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından nasıl sevgiyle karşılandıklarını, İzmir valisinin toplantı yaparken yunana şehri teslim edeceğim dediğinde, İzmir Müftüsü Rahmetullah Efendi'nin Vali bey bu sakalım kanunla kazınabilir ama alnıma işgalciye selamlamanın kara lekesini süremem, Allah’ın huzuruna böyle çıkamam diye toplantıyı terk etmesini, meydandaki miting te sahneye çıkıp ciğerlerinizde bir soluk nefes kaldıkça, damarlarınızda bir damla kan kaldıkça, vatanımızı düşmanlara teslim etmemeye Kuran'a el basarak benimle yemin edin diye halka haykırdığını ve daha nice kahramanlık destanlarını siz hiç duymamışsınız demektir.
İlk mecliste 337 milletvekilinin 32 tanesinin din adamı olduğunu bilmeniz gerek. Çünkü din adamları vatanı sevmenin önemini alemlerin efendisinden öğrenmiştir. Onlar vatan sevgisinin imanın bir parçası olduğunu çok iyi bilirler. Güneydoğu'da en fazla şehit veren meslek grubunun askerimiz ve polisimizden sonra din adamları olduğunu biliyor musunuz? Milli mücadelede her meslekte olduğu gibi Din Adamları arasında vatan hainleri de olmuştur. Bugün de olabilir. Ancak bu camianın gönül erleri, Vatan ile iman arasındaki o muhteşem ilişkiyi çok iyi bilirler.
Çok büyük yıkımlara neden olan bir deprem afetiyle karşılaştık. Geçen hafta Hatay da idim. Afetin büyüklüğünü insanların acılarını ama aynı zamanda Allah'a olan metanetlerini gördüm. Ben de faydalı olmak için gitmiştim en azından kendi gönül dünyama ibret vesikaları ekledim. 20 binin üzerinde din gönüllüsü sahada 140 bin din gönüllüsü görev mahallelerinde yaraları sarmak için canla başla mücadele ediyor. Bütün bu verdiğim bilgilerden sonra Atatürk'ü sevdiğini söyleyip Diyanet kapatılsın diyenleri samimi bulmuyorum. Din görevlilerinin sahadaki faaliyetlerinden haberdar olmayıp orada ne işleri var gibi konuşan siyasetçileri veya yazarları hiç samimi bulmuyorum. Halkımızın orada din görevlilerine gösterdiği muhabbete, samimiyete şahit olmuş birisi olarak, yaralara merhem olmaya çalışan meslektaşlarıma selam ediyorum. Yazının başlığı Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün sözüdür. Bizim 2 ordumuz var. Birisi manevi diğeri maddi ordu. Diyanet manevi Ordu, silahlı kuvvetler maddi ordumuzdur. Kalın sağlıcakla…..
Selam ve dua ile