KADIN: Doğanın ana kraliçesi, toplumun da ana dokusudur. Bir çift gülen göz, bir umut, bir sevdadır… Sevda bulutu olup, yalın yangında bile, inadına sevdasını akıtandır.
Dünya da gelmiş, geçmiş yükselen, yükseldikçe ilerleyen tek varlık insanoğludur.
Bir zamanlar mağaralarda yaşayan, taşı elleriyle yontan, haberleşme aracı olarak, davullar, duman, ateş, büyük borular, kilise çanları ve aynalar kullanılıyormuş.
Bunun gibi birçok şey tarihe karışırken, bu gün klavye başında e-mail mesaj yoluyla en lüks yaşamla sınanıyoruz.
Günümüzde, gün geçmiyor ki kadına şiddet ya da cinayetle anılmasın.
Peki, toplumu böylesine vurdumduymazlığa meyilli hale getiren nedir?
Geçim sıkıntısı mı? Eğitim seviyesi mi? Manevi duygu yoksunluğu mu?
Yoksa bir türlü tatmin olmayan egolar, istekler, arzular mı?
Bencilleşmiş ve ötekileşmiş bir toplum günden güne çığ gibi büyüyor ve en büyük yaraları da kadınlarımız alıyor.
Yapılan bir araştırma da, kadına yönelik şiddet her toplumda farklı zaman dilimlerinde, aynı ölçüde tepki gösterilmediği belirtilmiş.
Kadına şiddetin arttığı ve kadın cinayetlerinin çoğaldığı bu günlerde yine şiddete maruz kalan kadın, yine şiddetin sorumlusu olarak görülüyor.
Türkiye ‘de kadınların yüzde 38’i şiddet görüyor!
Yine Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) verilerine göre, kadına şiddetin yaygın olduğu ülkeler arasında Türkiye’nin de yer aldığı bildiriliyor. Cinsiyet ayrımcılığının en fazla olduğu ülkeler arasında yer alan Türkiye, OECD ülkeleri arasında kadına karşı şiddetin en yaygın olduğu ülke konumuna geldi deniliyor.2016 yılında kadınların yüzde 53'ü şiddeti en önemli problem olarak görürken, 2021 yılında bu oran yüzde 66'ya yükseldiği bildiriliyor.
Kadına şiddet ve Kadın cinayetlerinin temelinde erkeklik krizimi var?
Türkiye’ de son yıllarda işlenen kadına şiddet ya da kadın cinayetlerine baktığımız zaman, töre, namus gelenek gibi gerekçelerle değil de kırsal kesimin çok az olduğu ve kentlerde işlendiği dikkat çekiyor.
Bazen bir eş, bazen bir sevgili, bazen de adı bile konulamayan yani kısacası reddedilen erkekler tarafından ya darp ediliyor kadınlarımız ya da cinayete kurban ediliyorlar.
Bu tür erkeklerin terkedilme sebepleri ise,
Alkolik olmaları, kıskanç olmaları, kişiliksiz olmaları, aileyi geçindirememe, sorumluluklarını yerine getirememe, madde bağımlılığı, şiddete meyilli olmalarından dolayı terkediliyorlar.
Erkeklerin temelinde yatan beklentiler ise hep aynı.
Kadın beni sevsin
Kadın bana itaat etsin
Kadın sözümden çıkmasın
Kadın evi çekip çevirsin
Kadın çocuk doğursun,
Kadın sözümden çıkmasın
Kadın hiç bir şey bilmesin
Kadın bana muhtaç olsun
Kısacası, kadın benim kölem olsun düşüncesiyle hayaller suya düşüyor.
Bu hayaller hüsrana uğrayınca erkeklerde öfke patlaması yaşanıyor.
Bu terk edişleri, yenilgiyi kabullenemeyen ve çığ gibi büyüyen bu kısır döngünün sonu maalesef kadın cinayetleriyle sonlanıyor.
Kadına şiddet ve kadın cinayetlerinin son bulması için neler yapılıyor?
Soruna çözüm bulmadan önce, sorunun neden çıktığına bakılıyor mu?
Somut öneriler yerine, kadına şiddet ya da kadın cinayetlerinin ana temel nedenleri neler, araştırılıyor mu?
İktidar, siyasetçiler, MEB, Diyanet vs kadın erkek cinsiyet gözekmeksizin ne tür bir destek veriyor? Bu destekler kadına şiddet ve cinayetten koruyacak şekilde yeterli mi?
Kanunlar, Yasalar, güvenlik korumaları yeteri kadar kadını koruyor mu?
Kadınların katillerine yeteri kadar caydırıcı cezalar var mı?
Günden güne kadına şiddet, kadın cinayetleri artarken, yasa ve kanunlarda ne gibi değişiklikler yapıldı?
Sahi, Kadının toplumdaki yeri nedir?
