Bazen hiç tanımadığın birine selam verildiğinde nasılda hemen tebessümler tavan yapar ve keyifler gıcır oluyor değil mi?
Dün iş çıkışı yolumun üzeri olan bir markete girdim ve alış veriş yaparken bir arkadaşıma rastladım. Hal hatır sorarken birlikte alışveriş yapıp kasaya ilerledik. Ödeme yaptıktan sonra, market çıkışı da ayaküstü sohbetimiz devam etti.
Market çıkış kapısının yan tarafında ise 8-9 yaşlarında bir erkek çocuğun beton zeminde oturduğunu fark ettim. Bir anne ya da bir kadın ya da ne bileyim insan olarak, akşamın ayazında çocuğumun orada oturmasını istemem ya da kimse istemez. Karşılaştığım arkadaşın bana ne anlattığını hiç duymadım desem yeridir.
Arkadaşım anlatırken çocuğa döndüm gülümseyerek“ bak hasta olursun, hava çok soğuk” dedim. Bunun üzerine çocuk da bana gülümseyerek “yok abla montum var benim üşümem” dedi. Biz sohbet ederken aklım hala çocuktaydı. Bakışlarından bir şey ya da birini beklediği belliydi.
Sonbahar ayazı da Trakya da bir başka oluyor. Hiç sevmediğim sokak muhabbetine son verilmesini beklerken aklım hala çocuktaydı. Sohbet kimin umurunda! Başladım çantamı karıştırmaya, zaten çanta değil, kayıp eşya bürosu mübarek. Neyse ki tahmin ettiğim gibi minik bir çikolata elime geçti, çocuğa uzattım “al yakışıklı için ısınsın” dedim. Çocukta “çıt almam abla” “sen burada neden ve kimi bekliyorsun” dedim. Utangaç ama bir o kadar da mütevazı çocuk gülümseyerek ”Minibüs bekliyorum abla eve gidicem” “sen al şu çikolatayı bak burnun, yanakların kızarmış, için ısınsın ”dedim. O sırada da minibüs geldi ve çocuk gülümseyerek elimden çikolatayı aldı.
Minibüsün kapısına yaklaşırken döndü ve “abla sen çok iyi birisin” dedi. E tabi ben durabilir miyim hemen “ sende öylesin kızan ” dedim ve çocuk minibüsün arka koltuklarından birine oturdu. O sohbetin ve o çikolatanın verdiği mutluluk yüzünden okunuyordu. Umarım evine sorunsuz bir şekilde ulaşmıştır. Bir zamanlar bizimde çocuk yıllarımız vardı ve keyfine doyamadığımız. Ceketinin iç cebinde küçük aynası, yakasında ise Atatürk rozeti eksik olmayan, babaların çocuklarıydık. Bir çift ayakkabıyla bir gençlik geçiren mevsimin çocukları günden güne tükeniyor mu ne? Sevdası uğruna gençliğini heba eden şarkılar çalardı kasetlerde….
Zenginliğin, onur ve gururla ölçüldüğü yıllardı o zamanlar. Siyah beyaz bir fotoğraf karesine sığan mutluluklar…
Artık renkli selfie eşliğinde yalnızlıklar paylaşılıyor. Oysa ki, iyiliği güç, kudret, ibadet bilirdik. Böyle güzel yıllarımız vardı, mutluluğuna doyamadığımız.
Sakın unutma Kızan “iyiler bir gün mutlaka kazanacak”