Fatih ŞAHİN

Tarih: 13.04.2018 08:48

Sana Dostum Diyebilir miyim?

Facebook Twitter Linked-in

Geleceğe umutla bakmak, geçmişi geleceğe bağlamak, geleceği bugünde bulmak, insanların birbirlerine sevgiyle bakmaları, saygı göstermeleri, yaptıklarımızı karşılıksız yapmanın tek yoludur sevgi... Sevgi olmadan dostluk, dostluk olmadan aşk, aşk olmadan da muhabbetin oluşması mümkün değil. Dost aslında sevgi ile aşkın arasında ki bir köprü gibi… İçimizi ısıtan sıcacık bir kelime. Nasıl olmalı diye sordum. İşte yanıtı ……..

Dost, sevilecek biri olmadığın zamanda bile seni sevebilmeli. Hani bazen sen bile kendini kahrı çekilmez biri olarak görürsün ya. İşte o zaman. Sarılacak biri olmadığın zamanlarda bile sana sarılabilmeli. Bir dost gibi sana kol kanat germeli. Dost dediğin, bütün dünya seni üzdüğünde sana moral verebilmeli. Her şerden bir hayır çıkartabilmeli. Senin sıkıntılı kış halini, çiçeklerin açtığı, kuşların öttüğü, kelebeklerin uçuştuğu bahar etmeye çalışmalı. Güzel haberler aldığında seninle coşmalı. Ve ağladığında, seninle ağlamalı. Ama hepsinden daha çok, Dost matematiksel olmalı; Sevinci çarpmalı, Üzüntüyü bölmeli. Geçmişi çıkarmalı, Yarını toplamalı. Kalbinin derinliklerindeki ihtiyacını fark edebilmeli. İşi bitince seni bir tarafa atmamalı… Dost dediğin gidecek hiçbir yeri yokken sana sığınan değil, gidecek çok yeri varken senin yanındayım diyen olmalı…

Pekii bugün böyle dostluklar var mı? Sizin böyle bir dostunuz var mı?  Ya da sen sevgili okuyucum; böyle bir dost musun?   İnsan bugün, medeni dünyada bütün teknolojik imkânlara sahipken, her geçen gün yalnızlaşmıyor mu?  Çoğumuzun cep telefonu dakikaları yarıya bile düşmüyor. Lakin nice akrabalarımızı, dost olacak tanıdıklarımızı, haftalarca, aylarca doğru düzgün aramıyoruz.

Otomobillerimiz, araçlarımız, onların yağ gibi akıp gittiği yollarımız, denizleri aşacak, kıtaları birleştirecek köprülerimiz var.  Eş dost, akraba ve arkadaşlarımızla gönül köprülerimiz ne kadar sağlam? Gönüllere giden yollarımız ne kadar geniş ya da kaç şeritli?

Ve bugün dünyanın geneline hâkim olan kapitalist sistem bize daha çok harcamayı, daha çok tüketmeyi tavsiye ederken, dostlukları, akrabalık bağlarını, tarihimizi, örfümüzü tükettiğimizin farkına bile varamıyoruz.  Evlerimizi, komşularımızın dostluğu ile güvenilir hale getirmeye çalışmak yerine, kamera sistemleriyle, etrafı yüksek duvarlarla, tel örgüleriyle çevrili sitelerde, daha çok para harcayarak, harcamalarımızı karşılamak için, daha çok çalışarak geçiriyoruz. Böylece dostlarımıza, akrabalarımıza, komşularımıza, yeni dostluklara daha az zaman ayırıyoruz. Ve hep olmayan dostluklardan şikayet ederken, biz iyi bir dost olmak için ne kadar gayret ediyoruz?

Tarihte nice dostluklar vardı…. Bir Ebubekir, bir Ömer, bir Osman, bir Ali gibi dost olmak… Onlar dostluğun en güzel örnekleri olarak karşımızdalar. Dostları olan Resulullah'ı öyle sevdiler ki, ayağına bir diken batması şöyle dursun, üzülmesini dahi istemeyen Aşk Meşaleleriydi onlar. Seve seve canlarını feda edebilecek derecede dosttular Resulullah'a… Bizler Ebubekir gibi sadık bir Yar, "Seni anamdan, babamdan ve kendi nefsimden daha çok seviyorum Ya Resulullah", diyen bir Ömer, Osman gibi her daim Kur'an'ın hadimi, gözünü kırpmadan, ölümü göze alarak, Resulullah'ın yatağına uzanan bir Ali olabilir miydik?

Haydi, şimdi tekrar düşünelim… İyi dostlarımız var mı? İyi bir dost muyuz? Şu fani dünyadan giderken gerçek dosta bize ulaştıracak dostluklar kurduk mu? Kurabilecek miyiz?

 Dua ile dosta giden günler diliyorum.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —