Bazen tercihler yaparız önüne arkasına bakmadan sırf belli koşulları sağlıyor diye. Üniversite tercihimi aynen böyle yapmıştım. Baba faktörü etkili oldu mu, evet. Nasıl olsa farklı bir bölüme geçince bırakırım faktörü onu izledi, çift ana dal yaparım, açıktan başka bir bölüm okurum derken kendimi lisans eğitimine başladığım bir bölümde ‘İktisat’ta buldum. Ah evet yüksek lisansımı da aynı bölümden bitirmek üzereyken bir de açık öğretimden adalet bölümünü okuyup pedagojik formasyon ile muhasebe ve finansman öğretmenliğinin mezuniyet belgelerini kucağımda buldum. İktisat bölümünü işte böyle tercih ettim, bir ummana dalar gibi… Anlamına dahi bakmadan daldığım yerde su yutma riskleriyle birlikte, yüzme bilmeyerek atladım bölümün içine. İktisat nedir sorusu ilk derste karşıma çıktı, elbette tercihler açıklandığında manasını araştırmıştım. Kıt kaynaklarla sınırsız ihtiyaçlara çözüm bulmanın adı iktisattır. Dört yıl boyunca okuduğum bölümü hayatıma düstur edinmeye çalışsam da bazen ihtiyaçlarım mı ihtiraslarım mı nefsim mi sonsuz bilemiyorum. Hasılı ben hala aynı derste kaldım sanıyorum.
Hep ‘daha’ olan dilimize dolanmışken, yetinmezlik çamuru ellerimize, tırnak aralarımıza işlemişken, vicdan rahatlatarak ‘ihtiyaç’ diyebilmek bir aldanış mı? Yetinemedikçe yitirdiklerimiz arasına neler sığdırdık diye soruyorum bazen… Cevaplarım yüzüme bir tokat gibi vururken, ulaşamadıklarım, hala çok istediklerim ve beni diri tutan nefsi şeylerim yanağımı sıvazlıyor ve içimi rahatlatıyor. ‘zaten ihtiyacın var bir sonraki ay alırsın’…
İnsanoğlu hep yetinmezlik peşinde. Diline prangalar vurulmuş sanki şükür fukarasıdır. Dar gününde sitemli, var gününde cefalıdır. Ne zaman sürülecek bu hayatın sefası sormalı, peşine düştüğü şeyler daima ‘hep’ uğruna mı? ‘Kıyas’ gömleğini libas edinmiş, mutluluğu kendine yasak bilmiş, ‘hep’ derken ‘hiç’ler ummanına girmiş, yüzmeyi unutmuş da ihtiras tahtına kurulmuş; insanoğlu. Sallanan tahtını bencillik harcıyla güçlendirmiş, ağır yüklere hamal olmuş muhitine zevahir.
Mevcut kaynakların sınırlı, insan ihtiyaçlarının ise sınırsız olması, iktisat biliminin ortaya çıkma nedenidir. Bir bilimi ortaya çıkaran neden kaç duyguyu ortadan bölüyor? Bölünen duygulardan süzülen dualar toplar mı yüreğimizi? Sağır olmazsak Arakan, Afrika, Doğu Türkistan’daki sese, sığar mıyız hamuru sevgiyle yoğurulan duaya…
Hep ‘daha’ olan dilimize dolanmışken, sınanır mıyız yoksa arınır mıyız? Siz söyleyin, biri dururken ikinciyi isteyişlerimiz ihtiyaçtan mı?
Siz söyleyin benim hala aynı dersten mahi olmam ve yanağımın aldığım cevapların tokat gibi vurmasıyla hala acıması normal değil mi?
SEVTAP GÜLEN ŞİMŞEK/ 8.10.20