Abdullah YILMAZ

Tarih: 03.12.2025 10:57

İmtihanın Sessiz Çığlığı

Facebook Twitter Linked-in

Bazen bir hastane koridorunda, bazen bir sosyal medya paylaşımında, bazen de yanımızdan tekerlekli sandalyeyle geçen bir insanı gördüğümüzde duyuyoruz o cümleyi:

“Allah’ım, bu çocuğun günahı neydi de böyle yarattın?”

Dışarıdan bakınca masum bir sitem gibi görünse de, bu cümle aslında büyük bir yanılgıyı barındırıyor. Çünkü aynı soruyu şöyle de sorabiliriz:

“Peki senin sevabın neydi de sağlıklı ve engelsiz bir şekilde dünyaya geldin?”

Gerçek şu ki; insanın dünyaya geliş şeklinin onunla doğrudan bir ilişkisi yoktur. Kimse dünyaya gelirken bir seçim yapmaz, kimse bir bedeni, bir kaderi imza karşılığı teslim almaz. Ancak dünyaya geldikten sonra nasıl yaşadığı, nasıl baktığı, neyi nasıl yorumladığı tamamen kendi sorumluluğundadır.

İmtihan da tam burada başlar…

Hayatın tartısı, engelsiz bedenlerle değil; engellere rağmen gösterilen dirayetle ölçülür. Bir insanın yürüyüp yürüyememesi değildir değerini belirleyen; yürüyemediği halde dimdik durabilmesidir. Engelsiz olmak bir üstünlük değil; üstlenilmiş bir sorumluluktur. Engelli olmak bir eksiklik değil; çoğu zaman başkalarına verilmemiş bir bilgelik fırsatıdır.

Sorun engellerde değil, engellilere ve engelsizlere bakışımızdadır. Bazen en büyük engelin kalpte, zihinde ve dilde olduğunu fark etmeyiz. Bir çocuk doğduğu haliyle bir imtihan olabilir ama çoğu zaman imtihan çocuğun kendisi değil; ona bakan gözlerdir.

Hayatı anlamlandırmakta zorlanan, başına geleni isyan sebebi yapan herkes için hatırlatmak gerekir:

İmtihan bilinci olmadan anlam, anlam olmadan da huzur olmaz.

İnsanı olgunlaştıran şey yaşadıkları değil, yaşadıklarına yüklediği anlamdır. Ve hayatın anlamı, şikâyetlerde değil; sabırda, merhamette, hikmette saklıdır.

Unutmayalım:

Dünyaya nasıl geldiğimiz değil; bu dünyadan nasıl geçip gittiğimiz yazılır kaderimize.

Vesselam.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —